Hamile Bir Kadının İş Yerinde Sinir Olacağı 11 İnsan Türü!

Sevgili çalışan hamile arkadaşlarım;

Ben de bir zamanlar karnım burnumda kapalı bir ofiste çalışıyor, ailemden çok iş arkadaşlarımı görüyor ve tam da sizin sinir olduğunuz şeylere sinir olarak günlerimi geçiriyordum.

Geçen gün hamileliğime dair bir anekdot aklıma gelince, bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Kimsenin iyi niyetinden şüphemiz yok. Ancak hamile bir kadına, “Gebedir, biraz delidir, ne yapsa yeridir” diye fazla bulaşmamakta, başında fazla konuşmamakta fayda var : )

Ayrıca duruma biraz da eğlenceli tarafından bakalım değil mi? : )

İşte hamile bir kadının iş yerinde sinir olacaklarının tam listesi!

  1. Mütetabbipler: Tanıdığım yaşlı bir doktor söylemişti. “Evladım bu ülkede herkes mütetabbipdir. Yani bilen bilmeyen herkes doktorluk taslamaya bayılır. Ellerinde olsa reçete yazıp

Her hamilenin etrafında, çok miktarda mütetabbip bulunmaktadır. Bu kişiler hastayken antibiyotik içmemeni ve mesela süt içmeni(ne alakaysa) tavsiye eder, durup dururken bir sürü vitamin önerir, “Aa sen iki canlısın, iki kişilik yemelisin” diyerek öğle yemeğinde ağzına dolmaları tıkıştırır, ayılmak için içtiğin kahveyi masadan alır “Iıı-ııı! Sen hamilesin” diye yüksek sesle vurgularken, bir yandan da parmağını sallayarak, çöp kutusuna döker. Zararsızdırlar, aksine sizin iyiliğinizi isterler. Kim bilir belki de küçükken hayal ettikleri doktorluk kariyerlerine ket vurulduğu için böyledirler : )

  1. “Bir Şey Olmaz”cılar: “Ya o kadar yemeğe çıktık. Bir kadeh şaraptan bir şey olmaz. İç bir tane… Bak ben hamileliğimde içtim. Haftada birkaç gün kırmızı şarap içebilirsin. İyi gelir, kan yapar, omuzların gevşer. Doğumdan sonra da bira içebilirsin. Süt yapar. Spor da yap, zinde olursun. Hiç korkma spor yapmaktan, formunu korursun filan.. Bla.. Bla.. Bla..” Tanıdık geldi mi?
  2. Kendi hamileliğinden devamlı örnek verenler: “Esas benimki şöyleydi, böyleydi.” diyerek anlattığın bir hikayeyi, daha iyi olduğunu düşündüğü hamilelik hikayesiyle bölen iş arkadaşları bu gruba giriyor. “Bak güzelim! Bu benim biricik, çok özel, şu anda yaşamakta olduğum, tek hamileliğim. Bırak doya doya anlatayım, bırak tadını çıkartayım.” demek istersin ama ayıp olmasın diye diyemezsin : )
  3. Karın okşayıcılar:Ay yerim ben seniiii. Tekmelemiyor musun bugün? Hadi bir tekmele görsün teyzen.” diyerek karnınıza okşayarak, sizi sandalye, masa ve kendilerinden oluşan üçgen arasına sıkıştırıp, nefes alacak alan dahi bırakmayanlar. Kardeşim o okşadığın, sevdiğin ve belki de az önce sigara içtiğin ellerinle uzun uzun ellediğin bebek değil. Benim ben! Lütfen bunu yapan varsa yapmasın. Gerçekten çok sinir bozucu!
  4. Özel hayat kurcalayıcılar: “Kocanla seks devam ediyor mu? Ediyorsa nasıl oluyor koca karınla, anlatsana ay çok merak ediyorum. Tam olarak ne zaman doğacak? Doğum iznini uzatmayı düşünüyor musun? Bak ücretsiz uzat istersen, yani düşünme işi, gücü, parayı… Çocuğu büyüt. Ancak toparlanırsın zaten. “

En yakın arkadaşlarımla bile konuşmadığım şeyleri bazen iş arkadaşlarımın şıp diye sorabilmesi, hayatımın en önemli kararları hakkında beni kolaylıkla yönlendirebilmeleri  karşısında her zaman hayrete düşsem de, onları da böyle sevmişimdir : )

  1. Hurafe severler: “Karnın sivriyse kız olacak, genişse erkek.” “Oğlan çocuk anneyi güzelleştirir. Kız çocuk çirkinleştirir.” Ben bir kız bir erkek doğurduğuma göre, hem güzel, hem çirkin olmalıydım, karnımın ise hem sivri, hem geniş olması gerekirdi. Olmadı. Hurafelerden beklentim bu anlamda büyüktü ama sıradan koca karınlı bir hamile olmakla yetindim : )

“Çamaşır asma, denize atlama bebeği düşürebilirsin!” “Ay miden yanıyorsa kesin saçı çıkıyor.” “Sen çok incesin, çatın dar. Mecburen sezaryen olacaksın yani.” Gel de panik olma. Halbuki zayıf insanların çatısı geniş, şişmanların ise dar olabilirmiş. Bunu muayeneyle bile anlamaya imkan yokmuş : ) Ayrıca öyle denize atlamakla (çok yüksek bir yer olmadıkça tabii), çamaşır asmakla bebeği isteseniz de düşüremezmişsiniz. Doktorum öyle söylemişti.

  1. Felaket tellalları: “Kıııızım bak çok kilo alıyorsun dikkat et. Bilmem kim 30 kilo aldı. Hamile şekeri çıktı. Bak doğurdu, kız hala şekerle uğraşıyor. Bir de bu ikiz doğumu nasıl olacak ya? Kızım sakın normal doğurma. Allah korusun birbirlerine dolanırlar, birbirlerini boğarlar filan neme lazım. Ay kesin sezaryen. Gününü alıyorsun, fönünü çektirip, manikürünü pedikürünü yaptırıp gidiyorsun. Miss!” Bu modellerin yanında fazla zaman geçirmeden “Hı hııh!” deyip uzaklaşın. Kötülüklerinden değil vallahi.. Sadece böyleler.. Hayata negatif pencereden bakmayı öğrenmişler.
  2. Ter kokanlar, aşırı parfüm kokanlar: İkisi aynı maddeye nasıl giriyor diye sormayın. Hamile kişinin her an midesi bulanabilir. Ve bunun nedeni ter kokusu kadar, yüksek dozda sıkılmış parfüm de olabilir. Hatta yan masada içtiğiniz yeşil çay, bardaktaki bulaşık kokusu, masanın lambrisi bile bulandırabilir. Bilmem anlatabildim mi? : )
  3. Tüp mü diye soranlar: Bebeklerin ikiz olduğu öğrenildiğinde ilk sorulan sorudur. Öyle rahatlıkla sorulur. “Evet tüp bunlar. Tüp kafa doğacaklar. Büyüdüklerinde ‘Tüpsün sen oğlum’ diye dalga geçeceğiz.” demek istersin, ya da en basitinden bir “Sana ne?”yi yapıştırmayı arzularsın ama “Ehü ehi… Evet.” diyerek neden çocuğunun olmadığını ve tüp bebek yapmak zorunda kaldığını hayretle açıklamaya başlarsın.
  • Hamile değilmişsin gibi yapanlar: Bazı işverenler bu hamilelik olayını anlamıyor. Elbette gebelik, bir kadına iş yerinde iltimas sağlayacak bir durum değildir. Ama hamile bir kadını da gecenin körlerine kadar iş yerinde tutmanın, fiziksel efor gerektiren işlerin peşinden koşturmanın pek de bir anlamı yok değil mi sevgili patronlar? Lütfen biraz empati : )
  • Doğumdan sonra iş yerindeki pozisyonu kaybedecekmişsin muamelesi yapanlar: “Bittin kızım artık sen! Bu iş yerinin göz bebeği olabilirdin. Ama artık yoksun. Alt temizlemekten, süt sağmaktan biraz zor işe geri dönersin.” Bu cümleleri, müstehzi gülüşlerinin altında okuduğunuz kötücül insanlar vardır. Hiç öyle gözükmezler. Ama size bir haberim var. İnsanlar ikiye ayrılır. “İyiler ve Kötüler.” Ve iyilerin olduğu her yerde, bir miktar kötü de vardır. Bu kişiler kendi başarılarını, başkalarının başarısızlığına bağlayacak kadar zavallıdır aslında. Hiç oralı olmayın. Doğum izniniz bittiğinde aslanlar gibi işinizin başına dönün.*

*: Türkiye’de her 4 kadından biri evlendikten sonra işi bırakıyor. İşi bırakma nedenlerinin başında ise evlilik, gebelik ve çocuk bakımı gibi nedenler geliyor. Bu annelerin yüzde 23’ü iş hayatını bıraktığı için mutsuz, yüzde 11’i ise pişman hissediyor. (Danone Çalışan Annelerin 1000 Günü Araştırması)

Tüm yazılar için buraya tıklayın.