Anneler Günü Çılgınlığı Ve Düşündürdükleri…

Yine o dönem geldi. Tüm mağazalarda kampanyalar, anneler gününe özel yüzde 50 + yüzde bilmem kaç indirimler, neon ışıklarla süslenmiş vitrinler, tanesi  50 liraya satılan güller, simli kartpostallar, dev billboard reklamları, cep telefonumuza düşen reklamlar bir süredir gözümüzü alıyor. Sanki biri boğazımıza görünmez bir halat atıyor ve bizi bu tüketim girdabının içine çekiyor.

Anneler Günü’nde her çalışan anne gibi ben de birçok karmaşık duygu yaşıyorum. Bu günün tüketim günü haline gelmesi fikri, her geçen sene beni daha çok rahatsız ediyor. Aklıma gelenleri not alıyorum. Ortaya  bu yazı çıkıyor.

Tüm annelerin günü kutlu olsun.

  • Anneler Günü deyince, çalışan annenin aklına sadece annesinin ve kayınvalidesinin gününü kutlamak geliyor. Halbuki biz de anneyiz ve bugün bizim de günümüz. Bunu idrak edemememizin nedeni çocuklarımızdan hiçbir beklentimiz olmaması mı, yoksa kendimizi “Hediye al ve anneye git” şeklinde gelişen yılların “Anneler Günü” rutinine kaptırmamız mı?
  • Anneler Günü’ndeki reklam furyasına, hele küçücük bir şey olduğu söylenen pırlanta reklamlarına fena halde sinir oluyorum. Çocuklara, fiyatını bilmeden “hadi annemize pırlanta alalım” dedirtmek, bana her şeyden önce ayıp geliyor.
  • Amerika’da toplam anne sayısı 85.4 milyon, anneler gününde harcanan toplam para 20.7 milyar $. Sadece çiçeğe harcanan para 1.9 milyar $, kişi başı ortalama harcama 168 $, online alışveriş oranı yüzde 28.5. Rakamların farkında mısınız? (17 Mayıs 2015 tarihli, statisticbrain.com sitesi araştırması) Şahsen ben sadece çiçek parasının nasıl harcanacağını bilmiyorum : )
  • Aynı araştırma annelerin yüzde 36’sının anneler gününde el yapımı bir hediye arzu ettiğini, yüzde 34.8’inin çocuğuyla yemeğe çıkmak istediğini, yüzde 31.5’unun kartpostal, yüzde 24.7’sinin hediye çeki, yüzde 22.5’unun çiçek beklediğini söylüyor. Mücevher, kitap, tatil, masaj, giyim gibi beklentiler daha alt sıralarda… E annelerin de böyle bir beklentisi yokken, nereden çıkıyor bu alışveriş çılgınlığı!
  • Kafamdan bu düşünceler geçerken sosyal medyada karşıma Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Hatice Saadet Kalyoncu’nun uyarısı çıkıyor: “Kampanyalarla duyurulduğu halde 1 liralık malın 3 liraya  çıktığı dönemlerden bahsediyoruz. İndirim gibi bahsediliyor ama gerçek değil.  Neredeyse anneye sevgi ölçüsü, alınan hediyeyle ölçülebilir hale geliyor. Ne  kadar çok seviyorsanız, o kadar büyük bir hediye almak zorundaymışsınız gibi bir  hal alıyor.” Yani Kalyoncu bahsedilen indirimin de yapay olduğunu belirtiyor.
  • Çalışan anneler için cumartesi günü alışveriş merkezlerinin otoparklarında yer aramak, talan edilen mağazalarda anne için en uygun hediyeyi seçmek, pazar gününü trafikte geçirmek eziyet. Zaten hayat zor. Herkes annesinin anneler gününü dilediği zaman kutlasa ve anneler buna bozulmasa olmaz mı?
  • Ona en sevdiği yemeği pişirseniz veya sevdiği çiçekleri toplasanız hoşuna gitmez mi? “Senin ince zevklerinin farkındayım” diyebilmek, en güzel hediye değil mi? Hele çocuklar küçük ve zaten bir şey alamayacak durumda iseler, bir resim yapsalar yetmez mi? Ancak sistem buna izin vermiyor. Bazı anneler hediyesini önceden babalara sipariş ediyor. Ve sizi bilmem ama bu durum da bana çok antipatik geliyor.
  • Anneler çocuklarını yetiştirirken bilerek ya da bilmeyerek birçok hata yapabiliyor ve onların yetişkin hayatlarına zarar verebiliyor. Benim düşünceme göre dünyanın en kötü annesinin bile hakkı hiçbir hediyeyle ödenmez. Yetişkinlikte kararınızı verirsiniz, annenizle aranıza mesafe koyarsınız, koymazsınız o sizin bileceğiniz iş. Ama unutmayın ki, anneniz sayesinde nefes alıyorsunuz.
  • Anneler Günü bana kalırsa yapay gündem. Hamile kalmanın, anne olmanın gitgide zorlaştığı bir dönemde sağlıklı bir hamilelik geçiren ve çocuk dünyaya getiren her annenin, her gün şükretmesi gerektiğini düşünüyorum. Klişe olacak ama, bir annenin hayatı boyunca aldığı en güzel hediye zaten çocuğu… Allah’tan tüm isteyen kadınlara annelik duygusunu yaşatmasını diliyorum.
  • İşte annelik adamı böyle yapıyor. Allah korusun, Allah’a şükür, Allah nasip ederse, Allah göstermesin, Allah mesud etsin diyerek bir ömür geçiyor. Kıyafetler eskiyor, çiçekler soluyor, hediyeler unutuluyor ama çocuğunuzla ilişkiniz bir ömür boyu baki kalıyor. Bir yerde onun yapabilecekleriniz tükeniyor ve bilinmeyen bir gücün yardımına ihtiyaç duyuyorsunuz. Anne olmadan önce Allah’ın adını ağzınıza bu kadar alır mıydınız?

Tüm yazılar için buraya tıklayın.