Kocam İşini Kaybedince…

Bu hafta sizinle kariyer ve liderlik uzmanı, “Your Work, Your Life” kitabının yazarı Julie Cohen‘in hikayesini paylaşacağım.

6 ay önce Cohen’in kocası işini kaybedince, karı koca olarak aile içindeki görev ve sorumluluklarını tekrar gözden geçirmişler.

Cohen 13 yaşında çalışmaya başlamış. Orta okul ve lise hayatı boyunca çalışmış, 10 yıl boyunca kurumsal hayatta önemli pozisyonlarda görev aldıktan sonra, 15 yıl önce kendi danışmanlık şirketini kurmuş. Hayatında sadece 3 ay izin yapmış. O da şu anda 14 yaşına gelen oğlunun doğumu nedeniyle çıktığı hamilelik izni…

Yazdığı kitap New York Times ve Wall Street Journal gibi saygın gazetelerde haber olmuş ve Fortune Dergisi’nde ilk 100’e giren şirketlere danışmanlık vermiş bu kadının başarılarla dolu kariyerinde, kocasının işini kaybetmesi gibi bir madde yoktu elbette… İlk başta olayı kendi başarısızlığı gibi de görmüş. Diyor ki;

Belki dünyanın sonu değildi. Ama işsizdi ve bu ikimizin de bilmediği bir şeydi. Bu durum bizi maddi manevi kaygıya sürükledi.”

Anlatmaya devam ediyor;

“Tam zamanlı çalışan ebeveynler olarak, birçok işi aynı anda yapmaya, birçok sorumluluğu kısıtlı zamanlarda yerine getirmeye alışmıştık.  Oğlum doğduğunda kendi işimi yapıyordum, yarı zamanlı ofise gidiyordum ve ona kendi bakıyordum. Hasta olduğu günlerde hep başucundaydım, okuldaki önemli etkinliklerini kaçırmadım, tüm doktor randevularına onu ben götürdüm, yemeğini yaptım, onu okul sonrası aktivitelere taşıdım. Kocam da bana elinden geldiğince yardımcı oluyordu. Ama 14 yıl boyunca ona esas bakan ve evimizi çekip çeviren kişi bendim.

6 ay önce eşim işini kaybedince hayatımız değişti. İlk şoku atlattıktan sonra, geleceğe dönük bir plan yaptık. Tam zamanlı iş aramak yerine, haftanın 4 günü evden danışmanlık yapacağı ve geri kalan günlerde de hem benim işime destek olacağı hem de evle ve çocuğumuzla ilgili sorumlulukları yerine getireceği bir düzene geçmeye karar verdik.

Aslında zamanlama mükemmeldi. Geçtiğimiz yıl işimle ilgili yeni bir departman açmıştım. Daha çok çalışmam, daha fazla seyahat etmem gerekiyordu. Bu da demek oluyordu ki daha çok ev içi desteğe ve enerjiye ihtiyacım vardı. *

Oğlumuz doğmadan önce gece geç saatlere kadar çalışıyor, az uyuyor bir şekilde ev ve iş dengesini daha rahatlıkla kuruyordum. Ama oğlumun her şeyiyle ilgilenme çabası beni yıllar içinde tüketti ve bende kaygı bozukluğu yarattı.

Şimdi kocam evden çalışıyor. Önceden benim üzerime düşen; köpek gezdirme, kuru temizlemeye eşya bırakma, sabah kahvaltısı hazırlama,  hasta olduğunda oğlumuzu doktora götürme gibi görevleri o üstleniyor.

Peki ne değişti?

Sabah işe gitmeden önce spora gidiyorum ve suçluluk duymuyorum. Saçlarımı boyatacak vakit bulabiliyorum. Arkadaşlarımla yemeğe çıkabiliyorum. Çok daha verimli çalışıyorum. Daha az yoruluyorum, daha iyi uyuyorum, kendimi kocama çok daha yakın hissediyorum. 14 yıldır ilk kez yatmadan önce kitap okuyabiliyorum. En önemlisi içimdeki devamlı kurulu alarm sustu. Her an her şeye yetişme çabam yok. Kafamdan devamlı yapılacaklar listesi geçmiyor artık. Dinginleştim. Eskisi gibi ev ve iş dengesini kurmaya başladım. Kendi konfor alanımı yarattım. Böylece kaygılarım ortadan kalktı.

Aslında fark etmeden onca yıl boyunca evliliğimi yürütürken de, çocuğumun bakımını üstlenirken de yalnız olmayı seçmişim. Tüm bu görevleri tek başıma sırtlanmışım. Şu anda bu sorumluluklar sadece bana ait değil. Eşimin evle ilgili yaptığı herhangi bir işi, bana yardımcı olmak için değil de kendi görevi olduğu için yapıyor olduğunu bilmek, bana kendimi çok daha iyi hissettiriyor.

Evlilik dediğimiz karı-kocalık anlaşmasında roller değişti. Kadına ait görevler, erkeğe ait görevler diye bir kavram kalmadı. Yeni evlilik anlaşmamıza göre kocam çocuğumuzun bakımını üstlenip, benim işlerime destek olmaktan çok mutlu. Ben de her gün işimizi daha güçlendirmekten… Kısaca ben iş hayatında bir erkeğin kadından aldığı desteğe sahibim.

Böyle durumlarda erkeklere “kadın parası yiyen adam” yaftası çok kolay yapıştırılır. Ama toplumun durumumuz hakkında ne düşündüğü umurumuzda değil. Kocamın iş hayatı  bize bir gol attı, biz de o topu tutup, hayata geri fırlattık. Beklenmedik bu olay sayesinde çok daha iyi ve mutlu bir aile hayatımız oldu.

İşim gereği insanlara koçluk veriyorum. Hayatlarını önceliklerine, ihtiyaçlarına ve değerlerine göre planlamalarına yardımcı oluyorum. Kocam işini kaybedince fark ettim ki, insanlara tavsiye ettiğim işi kendim yapamıyormuşum. Hem de 14 yıl boyunca! Terzi kendi söküğünü dikemez diye boşuna dememişler.”

Bu hikaye benim çok hoşuma gitti. Özellikle “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” “Yuvayı diş kuş yapar.” “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” gibi ata sözlerinin çokça sarf edildiği Türkiye gibi bir ülkede örnek olmasını diliyorum.

Yuvayı erkek kuş da yapabiliyormuş demek…

*: Türkiye’de aile içinde destek göremediği için her 4 kadından biri evlendikten sonra işi bırakıyor. Bu annelerin yüzde 23’ü iş hayatını bıraktığı için mutsuz, yüzde 11’i ise pişman hissediyor. (Danone Çalışan Annelerin 1000 Günü araştırması)

Tüm yazılar için buraya tıklayın.