Çiçekli Kral Yemeği

Bu hikâye tamamen bir annenin, çocuğunu karnabahar yemeye ikna etmesi amacıyla, anlık olarak uydurulmuştur. Ve işe yaramıştır! Üstelik, hala da işe yaramaktadır. Aynı hikâye sizde hiç rağbet görmeyebilir ama denemekte fayda var; olmazsa da siz bir tane uyduruverirsiniz. Bu hikâyenin asıl amacını “Sebze Yemez misin Küçük Kız” adlı bir önceki yazımda bulabilirsiniz.

Çok eski zamanlarda, çok güzel bir ülkede, çok sevilen bir kral yaşarmış. Bu kral herkese iyilik yapar ve insanların mutlu olması için çalışırmış. Aç insanlara yemek verir, evsiz insanlara sıcacık evler yaptırır, çocuklar için parklar inşa ettirirmiş.
Bir gün, bu kral çok hastalanmış. Ülkenin dört bir yanından doktorlar gelmiş, işe yaramamış; her türlü ilaç kullanılmış, işe yaramamış. Ne yapılırsa yapılsın, kral bir türlü kendine gelip, yataktan kalkamamış. Ülkedeki tüm insanlar mutsuz, perişan ve çaresizmiş. Herkes kralın yeniden sağlığına kavuşmasını istiyormuş. Sarayda yapılan ve içine yüz milyon tane ot katılan iksirler de kralı iyileştirememiş. En sonunda, ülkenin bütün insanlarına bir duyuru yapılmasına karar verilmiş. Ve saray görevlileri, ülkenin dört bir yanında gezinerek “Duyduk duymadık demeyin, kralımız çok hasta. Onu iyileştirebilmeyi başarabilecek insanlar aranıyor. Bunu başarana çok büyük ödül var!” diye anonslar yapmaya başlamışlar.

O sıralarda, bir köyde yaşayan ve çiftliğinde karnabahar yetiştiren tatlı ve yaşlı bir adam bu anonsu duymuş ve hemen topraktan aldığı karnabaharı yıkayıp, ondan bir güzel çiçek yemeği yapmış. Bu çiçek yemeği çok faydalı olduğu için, bu yemeğin kralı iyileştireceğinden eminmiş. Yemeği güzel bir tabağa koyup, saraya götürmüş. Sarayın muhafızları, yaşlı adam içeri girmeden önce ona sormuşlar “Sen ne getirdin kralımız için?” diye. Yaşlı adam, “Ona bahçemdeki karnabahardan yaptığım çiçek yemeğini getirdim.” demiş. Bunu duyan muhafızlar gülmeye başlamışlar ve “Kralımıza ne etler, sütler, yumurtalar, ballar geldi de işe yaramadı da, senin karnabaharın mı işe yarayacak?” demişler. Yaşlı adam, “Bre çekilin önümden cahiller sizi,” deyip kralın odasına girmiş.

Yataktaki hasta ve bitap yatmakta olan krala yemekten bir kaşık vermiş, hiçbir şey olmamış. İkinci kaşığı vermiş, yine hiçbir şey olmamış. Üçüncü kaşıktan sonra ise bir mucize olmuş. Kral birdenbire, sanki hiçbir şey olmamış gibi, ayaklanıvermiş ve “Çekilin! Yeni yerler fethetmeye gidiyoruz.” diye sarayı inletmiş. Herkes şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacakmış. Ama sonra sevinç çığlıkları atmaya başlamış insanlar.

Ardından, tüm ülkede kutlamalar yapılmış, oyunlar düzenlenmiş kralın iyileşmesini kutlamak için. Kral ise yaşlı adama “Dile benden ne dilersen.” demiş. Yaşlı adam ise “Size yaptığım yemeğimin adı, bundan sonra bütün ülkede ‘Çiçekli Kral Yemeği’ olarak anılsın isterim.” demiş. Ve o günden sonra bu yemeğe “Çiçekli Kral Yemeği” denmiş.

İşte bizim hikayemiz böyle bir şey. Masal tadında. Anlatırken bazı şeyleri değiştiriyor ya da yeni şeyler ekliyor olabilirim çünkü çoğunlukla kendimi kaptırıp anlatıyorum ve yazıya dökmüyorum. Ve bu hikayeyi anlatırken de benimkiler yemeği kaşıklıyor oluyorlar.

Önemli olan zorlamayla değil, çocuğun ilgisini çekerek ve ona sevdirerek yemeye ikna etmektir. E, o zaman, her türlü komik ve de saçma hikaye mubahtır. Sevgiler.