Yeni Babanın, Yeni Hayatı

Bu yazı yeni babalara… Bebek ile hayatı tamamen değişenlere, bebeğine çok büyük sevgi beslerken iletişim kuramayanlara, eşine yardım etmek isterken işin neresinden tutacağını bilemeyenlere, evin içinde bir koşturma sürerken kendini dışlanmış hissedenlere…
Tüm babaların günü kutlu olsun.

Bebek ana rahmine düştüğü andan itibaren anneyle arasındaki o mucizevi bağ kuruluyor. Anne bedeninde bir hayatı başlatıyor, yaşatıyor, büyütüyor. Tekmelerini, yuvarlanmalarını, uyuduğu anları, hatta hıçkırıklarını hissediyor. Bebek dünyaya gelmeden annesinin kokusunu, sesini tanıyor. İlk çığlıktan sonra hemen kafasını göğsüne gömüp, memesini arıyor. Göz göze geliyorlar ve aşkla bağlanıyorlar birbirlerine…

Peki baba bu duygu yüklü tablonun neresinde duruyor?
Doğumla birlikte babayı saran sevinç duygusu, ilerleyen aylarda yerini yavaş yavaş endişeye bırakabiliyor. Mesela;

“Karımla artık bebek dışında hiçbir şey konuşmuyoruz. Durup dururken neye ağladı ki bu kadın? Ne desem yanlış anlıyor. Aralarında çok sıkı bir bağ var. Ben fazlalığım sanki bu evde. Bir daha ne zaman sevişeceğiz? Doğum kilolarından kurtulmadığı için henüz hazır değilmiş. Bence hepsi bahane. İstemiyor artık. ‘Lohusadır, normaldir.’ diyorlar. Acaba bir uzmana mı danışsak? Bu bebek ne kadar daha geceleri ağlayacak? Sabahları işe gidebilmek için uyanamıyorum artık. İşte olduğum için bebekle yeterince zaman geçiremiyorum. İşten arta kalan zamanlarda karımın yükünü azaltmak ve bebekle yakınlaşabilmek için ona bakmak istiyorum ama karım beceremeyeceğimi düşünüyor. Başbaşa bir tatile gitsek ne iyi gelirdi şimdi… Artık böyle istediğimiz zaman çekip gitme özgürlüğümüz de yok. Ayrıca tutumlu olmalı, şimdiden bebek için para biriktirmeliyim. Bunun daha üç yaşından başlayarak okul masrafı var, sağlık sigortası var, var da var… Bebeğimi çok seviyorum ama endişeliyim. İşin kötü yanı bu endişelerimi koca evde paylaşacak kimsem yok.”

Bu sürecin toz pembe geçtiği birçok ev var elbet. Ancak yukarıdaki senaryoyu yaşayan ve benzer korkular taşıyan yeni babaların sayısı da azımsanamayacak kadar çok.
Pazar Babalar Günü… Bu hafta yeni babaların işini kolaylaştıracak bir rehber hazırladım. İlk aylar neler hissedebilirsiniz ve problemlerle baş etme yolları nelerdir.

Neler yaşayabilirsiniz?

•  Kafa Karışıklığı: İlk aylar, daha sonraki yıllara göre biraz çelişkili geçer. Bir tarafta yeni bir canlıya hayat vermenin gururu ve gücü, diğer tarafta bebeğin ihtiyaçlarını karşılayamadığınız zaman hissettiğiniz yetersizlik duygusu…
Yeni ve farklı bir sevgi: Ona karşı hayatınız boyunca tükettiğiniz sevgiden daha büyük bir sevgi besleyeceksiniz. Bu bağ göz göze geldiğiniz ilk anda da gerçekleşebilir, zaman içinde de kurulabilir.
Duygularda iniş çıkış: Bir gün ona karşı çok yoğun hisler besleyip, ertesi gün “Bu da kim, nereden çıktı.” diye düşünebilirsiniz. Tüm bu babalık meselesinden vazgeçip, başka bir hayata başlama şansınızın olmasını bile isteyebilirsiniz. Daha sonra da bu hislerinizden ötürü büyük bir suçluluk duygusu ile kıvranabilir, “Ben çok kötü bir babayım” diyebilirsiniz. Demeyin. Duygularınızda iniş çıkış yaşamanız çok normal ve bununla önümüzdeki 50 yıl boyunca sık sık karşılaşacaksınız. O yüzden alışın.
Depresyon: Çoğu insan doğum sonrası depresyonu sadece kadınların yaşadığını düşünür. Erkeklerin yaşadığı depresyon, hormonlardan değil ama gerçeklerle, baba olmanın zor yanlarıyla bir anda yüzleşmekten kaynaklanır.
Korku: Babalığın ilk ayları korku ve endişe ile doludur. Babalık ile ilgili beklentilerinizin karşılanmamasından, ailenizi koruyamamaktan, maddi manevi olarak çocuğunuza yetememekten, kendi babanıza benzemekten veya benzeyememekten, kötü bir hata yapıp ailenizin dağılmasına sebepiyet vermekten ve daha birçok şeyden korkarsınız. Ve bu tamamiyle normaldir.
Karınızla ilişkiniz: Bebekten önce birlikte çok eğleniyordunuz ama artık tüm sohbetiniz bebek üzerine kurulu olabilir.
Bebekle iletişim kurmak: İlk 6-8 hafta boyunca bebeğiniz nasıl bir baba olduğunuza dair size pek bir ipucu vermez. Hatta birkaç gülücük haricinde onu genelde ağlarken görürsünüz. Sakın size ilgi duymadığını düşünüp, kendinizi geri çekmeyin. Sabırlı olun, karşılığını alacaksınız.
Sohbetler: Bir yıl önce arkadaşlarınızla sohbet başlıklarınızın doktor randevuları, sık kusma, kaka rengindeki değişme, süt akan göğüsler üzerine olacağını söyleselerdi herhalde gülerdiniz. Ama artık hayatınız bir süreliğine böyle. Kabul etmek gerek : )
Plan, program: Baba olmadan önce evden çıkarken sadece cüzdanınızı ve araba anahtarınızı alıyordunuz değil mi? Yenidoğanla evden çıkmak, bir seyahate çıkmak kadar büyük hazırlık gerektiriyor. Tam kapıdan çıkmak üzereyken, bebeğinizin altını pisletmesi de muhtemeldir.
En büyük aşk: Fiziksel koordinasyon kazandığı ilk fırsatta, sevgisini size belli edecektir. İlk kez size güldüğü, sarıldığı veya göğsünüzde uyuyakaldığı zaman hayatın anlamını tekrar keşfedeceksiniz.
Armin Brott, The New Father, A dad’s guide to the first year

Ne yapmalısınız?

Finansal çözüm: “Çocuk rızkıyla gelir.” lafı hikaye… Bebek arabası, mama sandalyesi, puset, bebek odası, günde en az 10 tane bez, kılık kıyafet derken büyük bir masrafın altına giriyorsunuz. Daha önce bebeği olan arkadaşlarınızdan artık kullanmadıkları eşyaları isteyin. On beş günde küçülen kıyafetler için bir servet harcamanıza hiç gerek yok. Doğum için hediye almak isteyen aile ve arkadaşlara da çekinmeden ihtiyacınızı söyleyin. Eğer eşinize dört aylık doğum izni yetmez ve ücretsiz izin almak isterse, anlayışla karşılayın. Gerekirse en yakınlarınızdan borç veya işten avans isteyin. İlk yıl anne bebekle ne kadar çok zaman geçirirse, o kadar iyi.
Doğum izninizi kullanın: 4857 nolu İşçi Kanuna göre, yeni babaların 5 gün, hafta sonu ile birlikte 7 gün ücretli doğum izni var. Eşinizin ve bebeğinizin yanında olun.
Dışlanmışlık duygusu: İlk günlerde yaşayabileceğiniz bu duygu kalıcı olmayacak, tam tersi eğer sağlam zemin üzerine oturmuş bir evliliğiniz varsa bebekle birlikte güçlenecektir. Dahil olmak için çaba harcayın. Eşinize bebeği uyutmak, biberonla beslemek istediğinizi söyleyin. Ayrıca günde on dakika da olsa bebek dışında bir şeylerden konuşmak istediğinizi belirtin. Bu on dakikalık sohbet kaçamakları sayesinde aranızda oluşan mesafe kolayca kapanacaktır.
Eşinize yardım edin: Bebeğinizle baş başa vakit geçirmek, hem onunla kuracağınız sağlam bağın temellerini oluşturacak, hem de eşinizin üzerindeki yükü azaltacaktır. Bir pazar sabahı bebeğinizi koyun pusete ve çevrede gezdirin. Hem onunla başbaşa kalın, hem eşinize güzel bir uyku armağan edin.
Seks için acele etmeyin: Karınızın seks konusundaki isteksizliği, kendini bebeğe adamasından veya sizi artık çekici bulmamasından kaynaklanmıyor. Özellikle emzirme süresince artan prolaktin ve düşen östrojen hormonu libidosunu yerlerde süründürüyor. Yine bu prolaktin hormonu nedeniyle vajinal ıslaklık gerçekleşmediği için, seks eşiniz için acılı bir deneyim olabilir. Eğer iki taraf da istekliyse, kayganlaştırıcı jel kullanabilirsiniz. Seks sırasında kendini rahat hissetmesi önemli. Mesela göğüslerinden akan sütü görmenizi istemiyorsa, sütyenini çıkarması için ısrarcı olmayın.
Eşiniz hüzünlüyse: Eşiniz her 10 kadından 8’inin yaşadığı, doğumdan hemen sonra başlayan ve iki üç hafta içinde yok olan, belirtileri ağlamaklı hal, uykuya dalamama ve endişe olan hafif bir depresyon geçiriyor olabilir. Ona destek olun, düzelecektir.
Eşiniz depresyon geçiriyorsa: Her 10 kadından 2’sinin yaşadığı, ne kadar süreceği belli olmayan ve yukarıdakiler haricinde asabiyet, daimi mutsuzluk, konsantrasyon bozukluğu, zevk aldığı şeylere karşı ilgi kaybı, içine kapanma, iştahsızlık gibi belirtileri olan postpartum depresyon yaşıyor olabilir. PPD yaşayan kadından her türlü beklenti azaltılmalıdır ya da kesilmelidir. Ümitsizliğe kapılmadan, çevreden de yardım isteyerek yükünü hafifletin. Bebeğin anneye olan ihtiyacını karşılarken, çok yoğun suçluluk duygusu yaşayan anneye, bunun onun hatası olmadığını, tedaviyle iyileşeceğini, çok yakında mutlu bir aile olacağınızı söyleyin ve onu kısa süreliğine de olsa evin dışına çıkmaya ikna edin.

 

Tüm yazılar için buraya tıklayın.