2017’ye Girerken, Mutlu Bir Kadın Olmanın 15 Yolu

Sevgili hemcinslerim;

Kırklı yaşları devirince, hayata bakış açınız değişiyor. Daha esnek, daha rahat, daha mutlu bir kadın olmanın yollarını arıyorsunuz. İki ayağınızı bir pabuca sokup, oradan oraya koşturmaya çalışmak yerine, yapabildiğiniz kadarıyla yetinmeye başlıyorsunuz. Bazı sorumluluklarınızı yerine getirmiyorsunuz ve bu size hiç de kendinizi kötü hissettirmiyor. Motto çok basit: “Olduğu kadar.”

Hayat bizi çeşitli acılarla, üzüntülerle devamlı sınarken “Ne mutluluğu kardeşim? Yaşayalım yeter.” dediğinizi de duyar gibiyim. Haklısınız. Ama yine şu yaşlarda anladığım  bir şey var. Mutluluk öğrenilebilir ve kelebek etkisi gibi etrafımıza yayılabilir. Elimizdeki en iyi seçenek de bu zaten.

2016’nın bu son günlerinde, sizlerle ufak mutluluk tüyoları paylaşacağım.

2017’de dünyanın özellikle çocuklarımız, sonra tüm insanlık için daha yaşanılır bir yer olması dileğiyle…

  1. Sorunsuz bir hayat yoktur: Önce bu gerçeği tahtanın bir köşesine yazalım. Hayat bize kötü davranabilir. En sevdiklerimizi, en ummadığımız zamanlarda bizden alabilir. En ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda, hayat arkadaşımız bizi terk edip gidebilir, en iyi dostumuz bildiğimiz kişi, bize hayatımızın kazığı atabilir. Misal “kan kusmak” lafı var ya… Ben onu deyim zannederdim. Bir gün gerçekten kan kusana kadar… Hepimiz insanız ve hayat da tatlı ekşi bir sos. Unutmayın sorunsuz bir hayat yoktur, sorunlarla başa çıkabilme becerisi vardır. Her koşulda tekrar ayağa kalkmak, kan revan içinde de olsa o arenaya tekrar geri dönmek vardır. Ulu bilge Rocky Balboa bize böyle öğretti. Hayat bize sağlı sollu yumruk savuruyorsa, biz de karşılık verecek güçteyiz evelallah!
  2. Sen en kıymetlisin: Bu yazının öznesi sensin! Sen en önemlisin. Arada kaçacak, tabiri caizse kafa iznine çıkacaksın. Arabana atlayıp müziğini açarak kendini en yakın sahile atıp, biraz kitap okuyup, çayını içip, dalga seslerini dinleyip evine omuz kasların gevşemiş döneceksin. Uzun kuaför kaçamakları yapacaksın. Kız arkadaşlarınla bol kahkahalı yemeklere çıkacaksın. Pilini şarj etmezsen, düşersin ve dolayısıyla koruduğun kale de düşer! Sen mutluysan, tüm aile mutlu olur.
  3. Seni besleyen kişilerle görüş, kanını emenlerle değil: Arkadaş demişken, lütfen arkadaşlarını, aileni, seni besleyen, yüzünü güldüren kişilerden seç. Seni mutsuz eden, dertleriyle tüketen ve hayatın hakkında en ufak fikri olmayan insan en yakının bile olsa, araya mesafe koy.
  4. Mükemmellik de ne: “10 parmağında 10 marifet” denen şey çok uzaklardaki bir galaksi. Hem işte süper bir kariyer yap, hem çocuğu koleje sokmaya çalış, hem evde üç çeşit yemek pişsin, hem kocanı da mutlu et filan falan… Yok böyle bir şey. İpleri gevşeteceksin. Kendini zorlayarak mutsuz olmak yerine, biraz rahat olup mutlu olacaksın. Motton şu olacak: “Yapabildiğim kadar, yetişebildiğim kadar.”
  5. Dağınık düzen diye bir şey var. Kesin bilgi: Farz et ki Türkiye’de doğmadın, Arap Sabunu kokularıyla büyümedin, devamlı dolap silen, yer ovalayan bir Türk Annesi tarafından yetiştirilmedin. Bırak biraz dağınık kalsın, bırak sehpaların biraz toz tutsun. Hem toz görünebilecek kıvama geldiğinde temizlemesi daha keyifli oluyor. Temiz, titiz olmak yerine kompakt olmayı tercih et : )
  6. Çocuğun mu var, derdin yok: Çalışan kadının yirmili yaşlarda iş hayatıyla başlayan imtihanı, otuzlu yaşlarda çocuk arzusuyla daha da zorlu bir hal alır. “Yapmalı mı yapmamalı mı; çocuk mu kariyer mi?” sorularıyla zihnimiz harlı ateşteki kestane gibi kavrulur. Sevgili çalışan arkadaşım, 42 yaşında iki çocuk annesi olarak söylemek istiyorum ki, dünyada hiçbir güç senin çocuk yapma hakkının ve arzunun önüne geçemez. Türkiye sıkıntılı bir ülke, farkındayız. Kadınlara iş hayatında maddi manevi ayrımcılık yapılıyor, çocuk yapan kadına artık eskisi gibi iş yapamaz gözüyle bakılıyor. İş görüşmelerinde çocuk yapıp yapmama planları bile soruluyor. *Ama gözünü seveyim, tıka kulaklarını. Çocuğunu yap, doğum iznini bitir ve işine sahip çık! Çocuk bakmak zor, elbette kolay değil. Ama hazzı ve seni hiç bilmediğin bir sevgi türüyle tanıştıracak olması da azımsanacak bir güç değil. İstiyorsan, bir dakika bile düşünme!
  7. Babalar ne işe yarar: Küçükken babamın lafını dinlemediğimde, bana kızar: “Ben iskele babası mıyım?” diye söylenirdi, canım benim. Haklı. Bazen anneler olarak işleri öyle sahipleniyor, babaya o denli iş ve söz hakkı bırakmıyoruz ki, çocuklarımız da babalarını sadece evde yaşayan bir birey olarak görebiliyor. Bizim jenerasyon bunu daha az yapıyor ama yine de yapan varsa uyarmak isterim. Lütfen eşini bakmakla yükümlü olduğun evin diğer çocuğu durumuna düşürme. Lütfen iş yükünü paylaş. Bazı akşamlar o yemek yapsın, bazı akşamlar çocuğu o yıkasın. Bırak kendini “iskele babası” gibi değil, “baba” gibi hissetsin.
  8. Suçluluk duygusunu bir kenara at: Suçluluk duygusu, çalışan annenin fıtratında var. Çocuğunun karne gününü veya okul gösterisini, çok önemli bir toplantı nedeniyle kaçırmak bir annenin en büyük kabusu haline dönüşebilir. Dönüşmesin. Nisan 2015’te Amerika’da yapılan bir araştırma annelerin çocuğuyla geçirdiği zamanın niceliğinin değil, niteliğinin önemli olduğunu söylüyor.
  9. Hayatı küçült: Çalışan kadınsın ne de olsa… İyi paralar kazanıyor olabilirsin, büyük lüks evlerde oturmak sana cazip gözükebilir. Tavsiye etmem. Küçük ev demek, mutluluk demek. Çocuğunun ders çalışmasını kapı aralığından gözetlemek demek, evi bakıcıya filan ihtiyaç duymadan 10 dakikada toparlamak demek. Az kıyafet demek, az çamaşır, az ütü demek. Ayrıca çevre dostu olmak demek. “Nerede çokluk…” diye başlayan özlü sözü buraya yazmak istemiyorum. “Ne kadar az, o kadar güzel.” deyip, geçelim : )
  10. Akıl sağlığını koru: Biz anneler “Doğum Sonrası Depresyon”u çok iyi biliriz. Ama “Ölüm Sonrası Depresyon”la yeni tanıştık. Her gün canımız yanıyor. Her gün güzel ülkemizin her yerinden patlama, bomba, ölüm haberleri geliyor. Gözümüzün ışığı her geçen gün biraz daha sönüyor. Hiç tanımadığımız kardeşlerimiz, arkadaşlarımız için göz yaşı dökmekten içimiz kuruyor. Akıl sağlığımızı korumak için, biraz bilgiyle aramıza mesafe koymakta fayda Belli ki bu ülkede akla çok ihtiyacımız olacak!
  11. Meditasyon yap: Akıl sağlığını koruyalım demişken, meditasyondan bahsetmemek olmaz. Zira şöyle gözlerimizi kapayıp, 10-15 saniye bile olsa beyne hiçbir bilgi sokmamanın, zihni arındırmanın faydası ve verdiği haz ziyadesiyle fazla. Ancak bu şekilde huzura ve farkındalığa ulaşmak mümkün. İlgilenen konunun uzmanlarından meditasyon tekniklerini öğrenebilir.
  12. Doğada spor yap: Spor yaparken endorfin salgıladığımız bilimsel bir gerçek. Saatlerini spor salonlarında geçirecek vaktin olmasa da, doğada tempolu bir yürüyüş seni fazlasıyla mutlu edecektir. Yürüyüş sırasında oksijeni ciğerlerine doldur, ağaçların gökyüzüne uzanan dallarına hayranlıkla bak. Ve bırak elindeki o telefonu : ) Instagram’a fotoğraf yüklemek yerine, anın tadını çıkart!
  13. Sağlığına dikkat et: Evet bu yazının öznesi sensin. “Sağlıklı kafa, sağlıklı vücutta bulunur.” demiş Atamız. Kontrollerini ihmal etme. 40 yaşını geçtiysen yılda bir mamogramını çektirmeyi, yılda bir smear testini yaptırmayı, tiroidine baktırmayı lütfen unutma.
  14. Mutluluk öğrenilebilir: Bu maddeyi kendim gibi teorisi 10 numara 5 yıldız, pratiği zayıf kadınlara ithaf ediyorum. Bilmek başka, uygulamak başka, öyle değil mi? Bu listedekileri uygulama oranım yüzde 60 civarı, 2017 sonuna kadar hedefim yüzde 100’e ulaşmak : )

*: Danone Çalışan Annelerin 1000 Günü Araştırması, 2015

Tüm yazılar için buraya tıklayın.