Hayatın Bana Bir Sürprizi Vardı

Çok istediğim ama hiç beklemediğim bir dönemde aldım haberini. Hayatın bana bir sürprizi vardı. Hamileydim. Sevinç ve yaşadığım şaşkınlıkla önce kocaman bir kahkaha patlattım. Sonra oturup hüngür hüngür ağladım. “Ben bebek bakmayı bilmem ki nasıl büyüteceğim” dedim eşime. O da benim kadar şaşkındı. “Merak etme” dedi. “Ben varım” Tuttu sözünü. Gerçekten hep yanımda vardı.

33. haftayı bitirdiğimiz gece yarısı uyandım. Sancım vardı. Anlam veremedim. Saate bakıp geri uyudum. İkinci defa sancı geldiğinde ilk iş saate baktım; 40 dakika geçmişti. Hayatımda o ana kadar hiç yaşamadığım bir ağrı olduğu için ayağa kalktım. “Kalk” dedim. “Doğum başladı herhalde” Eşim “Yok canım daha var; gaz sancısıdır. Ama yine de gidelim hastaneye ne kadar sürede gittiğimizi test etmiş oluruz en kötü ihtimalle” dedi. Evden çıktık ve 21 gün sonra geri döndük. JanJan 13.02.13 saat 05:46’da sürpriz yapıp erken geldi dünyaya. Yoğun bakımda kaldığı süre zarfında evime hiç gitmedim.

Suratını ilk gördüğüm andan itibaren elinde gebelik testiyle hüngür hüngür ağlayan kadın gitti ve 10 kaplan gücünde bir anne geldi yerine. Konuyla ilgili neredeyse hiç bilgisi olmayan ama gücü yerinde bir anne. O yoğun bakımda hayata tutunma savaşı verirken ona savaşında en büyük desteği verecek anne sütüne sımsıkı sarılan bir anne. Prematüre doğan bebeklerle alakalı araştıran, okuyan, kuru gürültü yapmadan sebatla bekleyen; hem kendisine hem bebeğine güvenen bir anne. Ve biz kazandık.

Evimizin apar topar çıktığımız kapısından 21 gün sonra +1 nefesle , mutlulukla , sağlıkla girdik içeriye. Ertesi sabah uyandığımda artık eski ben değildim. Yıllardır görmediğim ama hasretini çektiğim birine kavuşmuş gibi, eksik olan ama benim hiç farketmediğim bir yanım varmış o tamamlanmış gibi hissediyordum kendimi. Ve anneliği öğrenmeye başladım.

İlk 3.5 ayımız çok zor geçti. Kolik ve ağlama krizleri zayıf noktamdı. JanJan ağlayınca ben de ağlamaya başlıyordum. Gücüm yerindeydi başladığım yerdeydim ama artık iyice cahilliğimin farkına varıp paniğe kapılıyordum. Yalnızdım. Akşamları eve gelen eşim dışında destekçim yoktu. “JanJan’a benden başkası iyi bakamaz” mesajını çevremdeki insanlara öyle bir vermiş; her yardım elini tutmayı rederek öyle bir geri çevirmiştim ki farkında olmadan kendim yaratmıştım yalnızlığımı.

Öpe koklaya, benim olduğu ve hayata tutunabildiği için şükrede şükrede ama bunların yanında ağlaya ağlaya geçen 3.5 ayın sonunda bir sabah bütün gece uyumuş şekilde açtım gözlerimi. Uzun zamandır bu kadar dinlenmiş hissetmiyordum. Eşime “Gece sen mi kalktın” diye sordum. Aldığım “Hayır” cevabıyla fırladım yataktan. Üzerimde süt lekeli pijamalarım ve tepeden bir toka ile tutturulmuş lohusa modeli saçlarımla daldım JanJan’ın odasına. Uyuyordu. Bütün gece mışıl mışıl uyumuştu. Artık fizyolojik olarak dış dünyaya alışmış, daha huzurlu bir bebek vardı karşımda. “Bak” dedim kendi kendime “Geçti… Bugünden sonra karşılaşacağın her zorluk da geçecek. Bundan sonra sen de daha huzurlu,daha rahat ol.” Söz verdim kendi kendime. Tadını çıkara çıkara büyütmeye başladım. 3 yıl geçecek neredeyse. Hala bir zorlukla karşılaştığımda aynı cümleyi tekrarlıyorum kendime. “Bundan 3 ay sonra geçmiş;bitmiş” olacak. “Bu dönem de geçecek” Ama en önemlisi “Janjan bir daha bu yaşlara geri dönmeyecek.”