Çalışan Anneye Patron Tacizi

Taciz deyince, lütfen hemen “cinsel taciz” anlaşılmasın. Tacizin bin bir çeşidi var. Burada bahsedilen, çalışanı küçük görme, kapasitesinin düşük olduğuna inandırmaya çalışma, sık sık tersleme, herkesin ortasında azarlama, çalışanın haberi olmadığı konularla ilgili yanına çağırıp hesap sorma, insani diyalog kurmama, başarılarını görmezlikten gelme ve bunun gibi şeyler. İş yerinde mobbing konusu üzerine birçok çalışması olan ünlü doktor Heinz Leymann’a göre mobbing, duygusal bir saldırıdır. Bir veya birkaç kişi tarafından diğer bir kişiye yönelik olarak düşmanca ve sistematik bir biçimde uygulanan psikolojik bir terördür. (1976)

Yazının başında hemen belirteyim, anne baba dostu uygulamalarla çalışanlarına destek olan birçok şirket ve bunu kendine görev edinmiş birçok patron var. Onları tenzih ederim. Ayrıca çalışanlarına destek olmak için gösterdikleri çabadan ötürü teşekkür ederim. Neredeyse yirmi yıllık iş hayatımda birçok patronla çalıştım ve çoğunlukla çok iyi ilişkiler kurup, hayatta çok iyi dostlar kazandım. Ama bugünkü hikayem biraz farklı. Bugün kendi başımdan geçen olumsuz bir iş deneyimini paylaşmak istiyorum. Olumsuz deneyimlerden öğrenilenler her zaman çok daha etkili olur. Benzer şeyler yaşayan çalışan anneler varsa eğer, çıkarttığım dersleri paylaşmak isterim. Tel tedavisi başlayan çocuklarımın dişçi randevularını kaçırmak, düz tabanlık teşhisi konan çocuklarımın ayaklarına taban yapmaya götürememek, vakti gelen meme kontrolümü gerçekleştirememek, çocuklarımın karne törenlerini ve gösterilerini kaçırmak, 39 derece ateşle işe gidip, titreyerek sunum hazırlamak (çünkü patronun deyimiyle hasta olmak yasaktı), ilk kez duyduğum konularla ilgili hesap vermek durumunda kalmak ve bunun gibi olaylarla birlikte sık sık hakarete uğramak benim için oldukça travmatik bir tecrübeydi. İş hayatında elbette böyle şeyler olabilir. Çocukların gösterileri kaçabilir, çok iş varsa hasta işe gidilebilir. İnsan takdir gördükten sonra, motive olduktan sonra her işi keyifle yapar. Ama belli bir yaşa gelmiş insanları azarlayarak veya yasaklar koyarak çalıştırmak genellikle insan psikolojisine pek iyi gelen bir durum değil. Genellikle diyorum çünkü bu tip davranışları umursamayan çalışanlar da var. Bünyeye negatiflik ve olumsuzluk geçirmeden çalışmaya devam eden kişileri ayrıca takdir ediyorum. Ne demek istediğimi sadece bir örnekle anlatmaya çalışayım; İngilizce biliyorum. Aksanından dolayı çok iyi anlayamadığım, İskoç bir panel konuşmacısını dinlerken, kulaklık taktığım için patronumdan şu sözleri işittim. “Sen İngilizce biliyorsun. Niye kulaklık takıyorsun ki? Çünkü kolayına kaçıyorsun. İşine geliyor.” Kulaklığı çıkarttım. Sunumun gerisini bırakın anlamayı, dinleyemedim bile..

Yıllar önce çalıştığım bir iş yerinde de, patronum hamileliğe ve emzirmeye takıktı. Belki daha önceyazmışımdır, o günlerin en büyük travması ise memelerinde süt biriken arkadaşımın, uzun süren toplantı nedeniyle süt sağmaya gidememesi ve göğsünden taşan sütlerin gömleğinin önünü ıslatmasıydı. Arkadaşım utançtan yerin dibine girmişti. Ama utanması gereken o değildi. Belki de bu yazıyı okuyanların birçoğu, neden bahsettiğimi hiç anlamıyor ve iyi patronlara denk geldiği için şükrediyordur. Öyleyse ne harika. Patronunuzun ve iş yerinizin kıymetini bilin. Öyle değilse de üzülmeyin. Yapılabilecekleri kısaca listeliyorum;

1. Kendi değerinizi bilin.

2. Kendinizi agresif patronların hışmından koruyun. Olumsuzluğu bünyenize geçirmeden, işinizi yapmaya devam etmeye çalışın. Siz pozitif olmaya gayret edin.

3. Bu tür davranış sergileyen patronlar, genellikle diğer çalışanlara da benzer davranıyordur. Bu nedenle patronunuzun davranışını şahsi algılamayın.

4. Duygusal davranmayın, mantığınızla hareket etmeye özen gösterin.

5. Sakın özgüveninizi kaybetmeyin. Motivasyonunuzu bozmamaya çalışın

6. Kimsenin kendinizi beceriksiz hissettirmesine izin vermeyin.

7. İğneyi kendinize de batırın. Acaba yanlış işte mi kürek çekiyorsunuz? Acaba patronunuzun sizden devamlı şikayet etmesinin bir nedeni olabilir mi?

8. Böyle bir durumda yeteneklerinizi, tutkularınızı ve hayatta daha iyi yapabileceğiniz işleri düşünün. Belki düşüncesi bile sizi mutlu etmeye yetecektir.

9. En doğal haklarınızı talep etmekten çekinmeyin. (Doğum izni, süt izni, süt sağma)

10. Zor olsa da, cumartesi pazar çalışan dişçi, ortopedist, doktor bulmaya çalışın. Patronunuz belli ki esnek değil, zorlamayın. İş günü içerisinde izin almaya çalışmayın.

11. Mesai saati dışında çalışmanın, dünyanın en normal şeyiymiş gibi yansıtılmasına müsaade etmeyin. Elbette iş oldukça uzun mesailer olabilir. Sadece bunun alışkanlık haline getirilmemesi gerek.

12. Patronunuz bir eviniz, aileniz ve çocuğunuz olduğunu bilmeli. Onlara da vakit ayırmanız gerektiğini, kendisine nazikçe belirtin.

13. İşin dozunu kaçıran, hakarete vardıran patronunuzla ilgili sıkıntılarınızı İnsan Kaynakları departmanı ile görüşün. Belki bir çözüm bulmak mümkün olur.

14. Çok zorlanıyorsanız, kendinize zulüm etmeyin. Kalifikasyonlarınızla örtüşen diğer işlere bakın. Hem sizin şirketinize, hem de şirketinizin size katma değer sağlayacağı bir iş neden olmasın?

Tüm yazılar için buraya tıklayın.