Çalışan Annenin 6 Miti ve 6 Gerçeği

Yıllardır çalışan annelerin ev ve iş hayatı arasında nasıl denge kurabileceğine dair yazılar okuyoruz, hatta yazıyoruz.

Geçen gün düşündüm de bu denge kurma meselesi acaba ne kadar gerçekçi?

Sabah dokuz, akşam altı bir işiniz varsa, altıdan sonra işle ilgili her türlü konudan (fiziksel ve zihinsel olarak) uzaklaşabiliyor, evinize ve ailenize konsantre olabiliyorsanız bu ideal bir durum. Ama gözlemim pek öyle olamadığı yönünde.

Devir akıllı telefonlar devri. Yıllar evvel çok sevdiğim bir PR’cı arkadaşım, kendi düzenliği bir lansman davetinde en arkada oturup, akıllı telefonundan diğer işlerini takip ettiğinde çok şaşırmıştım. Günümüz için çok normal olan bu durum, 5-6 yıl önce biraz kaba bir davranıştı. Kendisine “Kafanı telefondan kaldırmıyorsun.” diye takıldığımda, bana şu cevabı vermişti. “İş takip ediyorum. Bence bu telefonlar olmadan önce, hepimiz çok az çalışıyormuşuz.

O zaman belki de haklı olabileceğini düşünmüştüm. Ama şu an ki düşüncem, bu telefonlar olmadan önce hepimizin çok daha özgür olduğu yönünde.

Çalışan annenin de çocuğuyla ilgilenmek, yerli dizi izlemek, komşuya kahveye gitmek gibi hakları var. Elbette telefonu devamlı biplemeden. Bu bip bazen whatsapp mesajı, bazen e-posta, bazen de bir anda aklına bir şey geldiği için bizzat arayan patronun ta kendisi olabilir.

Bu devirde iş ve ev dengesini korumanın biraz mitsel bir durum olduğu kanaatindeyim. Hepimiz 24 saat online’ız. 24 saat çalışıyoruz. Telefonumuz sussa, aklımız susmuyor. Çocuğumuzla oynarken, evde yemek hazırlarken bile kafamız hep işte…

Bazen de tam tersi oluyor. Çok önemli bir toplantımız olduğu için çocuğumuzun karne gününe katılamıyorsak, aklımız bu sefer okulda ve çocuğumuzda kalıyor. Vicdan azabı ve suçluluk duygusu içinde kıvranıp, son derece verimsiz bir iş günü geçirebiliyoruz.

Bu hafta çalışan annenin iş hayatıyla ilgili mitlerini ve gerçeklerini yazdım. Bana göre iş ve ev hayatı arasında %50-%50 bir denge kurmak imkansız. Ama herkesin kendi yolunu ve dengesini bulması, kendi akıl sağlığını ve aile hayatını koruyacak yöntemler geliştirmesi mümkün. Bakın bakalım, siz de benimle aynı fikirde misiniz?

Mit No. 1: İşimi sevmiyorum, o yüzden yoruluyorum.

24 saat kafamızın işle meşgul olması konsantrasyon bozukluğuna, depresyona, hatta tükenmişlik sendromuna yol açıyor. Çalışan anneler yoğun ajandalarında bir de psikoloğa zaman ayırmak zorunda kalıyor. Bu yorgunluğu ve bıkkınlığı birçok kişi, işlerini sevmemelerine bağlıyor. Pastacı olmaya karar verenler, çocuk kıyafeti tasarlamaya girişen anneler oluyor. İnsanın sevdiği işi yapması şahane bir şey, bu kesin. Ama unutmayın kafanızı devamlı meşgul eden her iş, özgürlüğünüzü kısıtlıyor ve sizi yoruyor demektir.

Mit No. 2: Daha az çalışırsan, daha çok  mutlu olursun.

Çalışan annelerin içinde evden serbest çalışmayı ya da esnek çalışma saatlerine sahip işleri tercih edenler oluyor. Gerçi ülkemizde bu tip eleman arayan şirketlerin sayısı da oldukça az. LinkedIn‘e girip, iş ilanlarının altında “freelance, part time, yarı zamanlı” kelimelerini aramanızı tavsiye ederim. Türkiye sınırlarının dışına çıktıkça bu kelimeleri içinde barındıran iş ilanları çığla artıyor. Memlekette ise genellikle kalifiye olmayan eleman aranıyor. Neyse, diyelim ki serbest çalışacağınız işi buldunuz. Bu harika bir durum gibi gözükse de, sizi esir almayacağının bir garantisi yok. Bu yüzden haftada 15 saat çalıştığı halde, haftada 50 saat çalışan kadar yorulan insanlar var. Patronunuz evden çalıştığınız halde, sık sık sizi telefonla ve mesajla meşgul ederse, 7/24 çalışandan bir farkınız kalmaz. Bir de üstüne iş başı para alırsınız, geliriniz düşer ve sigorta gibi haklarınızı kaybetmiş olursunuz. Bu mitin gerçek olmasının tek koşulu, sınırlarınızı net bir şekilde çizebilmeniz ve kendinizi suistimal ettirmemenizdir.

Mit No. 3: İş hayatı ve ev hayatı % 50-%50 dengelenebilir.

Ben böyle bir oranın matematikte bile nasıl olduğuna şaşırıyorum. Oysa hayatta “mükemmel” diye bir şey olmadığını öğrenecek kadar büyüdük.  Hafta sonu şehir dışında katılmanız gereken bir konferans varsa çocuğunuzun ilk okul gösterisini kaçırabilirsiniz. Ya da arkadaşlarınız için evde yemek verirken, bitirmeniz gereken sunumu bitiremeyebilirsiniz. İşin aslı bazen ev hayatınız iş hayatınızdan çalacak, bazen de tam tersi olacak. Terazinizin ibresi hangi alanda taviz vermeniz gerekirse ona kayacak. Kesin bilgi: Her iki tarafta da bazı şeyler aksayacak.

Mit No. 4: Senin gerçeğin, benim de gerçeğimdir.

İki çocuklu bir kadın olarak yetiştirmeniz gereken iş için öğlen ve akşam yemeğinde bile çalışmanın sizin için bir sakıncası olmayabilir. Bir sonraki gün işten erken çıkıp çocuklarınızı okuldan alarak belki bunu dengeleyebilirsiniz. Ya da haftada 60 saat çalışıp işi devamlı eve taşırken, öğle saatlerinizi spora ayırabilirsiniz. Herkesin doğrusu ve düzeni farklıdır. İdeali kendinize ve amaçlarınıza uyan esnek düzeni kurabilmenizdir. Size kimse zamanınızı nasıl yöneteceğinizi söylememeli, çünkü o hayatı ve o kendinize özgü o spesifik zamanı bir tek siz yaşayabilirsiniz.

Mit No. 5: Patron olunca işler kolaylaşır.

Her hangi bir yöneticiye yükselince işlerin daha kolay olup olmayacağını sorun. Muhtemelen sırtınızı sıvazlayacak ve yüzünüze gülecektir. İş hayatında yükseldikçe işler azalmıyor, artıyor. Sorumluluk da artıyor. Hangi pozisyonda olursanız olun, üst düzey yönetici de olsanız, patron da olsanız iş hayatınızla ilgili sınırlarınızı (çalışma saatleri, iş yükü gibi) belirlemeniz ve bunlara mümkün mertebe sadık kalmaya çalışmanız iyi olacaktır.

Mit No. 6: Kendini yorgun ve tükenmiş hisseden tek kişi sizsiniz.

Haftada 4 ya da 44 saat çalışıyor olmanız fark etmez, herkes iş hayatında maddi-manevi kendi dengesini bulmaya çalışıyor. Bunu yaparken de yoruluyor, bazen tükeniyor. Oysa bazen kendimize çok haksızlık ediyoruz. Anne olsak da, hepimiz büyümeye devam ediyoruz, hayatımız ve hayatımızın öncelikleri ve dolayısıyla hedeflerimiz dönem dönem değişiyor. Belki yapmamız gereken bir denge kurmaya çalışmak değil de, hayata bütünsel bakmak olmalı. İş hayatı ve ev hayatını ikiye ayırmamız mantıken de saçma. Çünkü iyisiyle kötüsüyle yaşadığımız tek bir hayat var. Mühim olan kendi iç dengemizi bulmamız ve terazinin ibresinin günün koşullarına göre değişeceği esnek bir hayat kurmamız.

Tüm yazılar için buraya tıklayın.