Çocuk ile Londra Gezisi

Bugüne kadar hep karı koca gezerken son iki yıldır büyük kızım Aysu’yu alıp anne kız gezileri yapmaya başladık.  Şimdilik tek çocukla geziyoruz ama bir müddet sonra 3A olarak gezmeye başlarız. Londra’da 3 gün çocuğu yormadan neler yapabiliriz bir göz atalım mı?
Her Avrupa şehri gibi Londra da bir nehir etrafında yerleşmiştir. İşte bu Themes Nehri’dir. Londra’nın önemli bazı simgeleri bu nehir etrafındadır.

20160219_205900 (1)

Biz de gezimizde nehir üzerinden rota oluşturduk.

İlk durağımız Westminster sarayı ve meşhur BigBen. BigBen,  kulenin adı diye bilinse de  aslında ne saat, ne de kulenin adıdır. Kulenin içindeki 13 tonluk devasa çanın adıdır. Kulenin gerçek adı ise Stephen Tower’dır. Westminster sarayı ise, Parlamento binasının olduğu yerdir ve İngiltere buradan yönetilmekteymiş. Ve tabii ki meşhur kırmızı telefon kulübelerinde fotoğrafımız olmasın mı?
Westminster köprüsünden ilerleyip London Eye’a doğru gidiyoruz. Tarihi bir değerde değil ama çok turist çeken bir yapı. Londra’nın eşsiz manzarasını en tepeden seyredebilmek için dönme dolap yavaş yavaş ve dura dura dönmektedir. Westminster köprüsüne paralel başak bir köprüden tekrar karşıya geçip, biraz ilerlediğinizde Trafalgar Meydanı var. Londra’nın merkezi National Art Gallery’nin baktığı önemli meydandır. Etrafında 4 kocaman aslan heykeli ortasında da Amiral Nelson sütunu vardır. İlk gün için son durak ise Piccadilly Circus. Çok işlek bir meydan birçok hediyelik eşya satan dükkanlar var. Epey bir vakit geçirdik bu dükkanlarda.

İkinci gün için her durakta inip binebileceğiniz tur otobüsleriyle gezmeyi tercih ettik. Otobüsler 10-20 dakika arası tekrar geçiyor. Siz de indiğiniz yerde vakit geçirebilir, bu arada bir sonraki durağa da yürüyebilirsiniz. İlk durağımız Tower Bridge, meşhur köprü. Yıllar boyunca bu köprü kentin iki yakasındaki trafiği birleştirmiştir. Bu köprüye, Londra Kulesi’ne (London Tower) yakınlığından dolayı “Kule Köprüsü” adı verilmiş. 1894’te kullanıma açılan bu köprü, Baskül köprü (açılıp kapanan köprü) türü köprülerin en ünlülerinden biridir. Köprü yüksek seviyedeki iki yürüyüş yolu ve aşağıdan bir araba yoluyla birbirine bağlanmış iki kuleden oluşur. Fotoğraf molasından sonra köprüden geçip, bir sonraki otobüs durağından otobüse bindik.

St. Paul Kathedrali var sırda. Buranın da şöyle bir özelliği var; “Fısıltı Galerisi”; St. Paul Kathedrali güney koridorundan ilerleyince 259 basamak tırmanarak ulaşabilirsiniz. Bu kubbenin altında olan galeri içinde ses dairesel duvar boyunca dolaşır, böylece odanın neresinde olursanız olun fısıldadığınızda birbirinizi duyabilirsiniz. Tekrar otobüsle Buckingham Sarayı’na kadar geldik. Saray önü epey kalabalık. Westminster bölgesinde yer alan saray, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin Londra’da oturduğu saraydır. Kraliçe tarafından düzenlenen birçok resmi etkinlik ve resepsiyonlar için kullanımda olsa da, Buckingham Sarayı’ında devlet odaları, her yıl ziyaretçilere açıktır… sabah saatlerinde asker değişim töreni çok ilgi çekici oluyor, biz kaçırdık 🙁 Ve artık çocukların gitmeden önce söylediyseniz “ne zaman gideceğiz” diye sürekli soracakları Hamleys var sırada. 6 katlı kocaman bir oyuncakçı. Her katında farklı bir aktivit, farkli bir eğlence 🙂 Regent caddesinde yer alıyor. 2-3 saatimiz burada geçti.

3. günümüzü park ve bahçelere ayırdık biz. İlk otelimize de çok yakın olan Hyde Park’a gittik. Aslında Hyde Park, Londra’nın en büyük parkı değil ama en çok ziyaret edilen ve vakit geçirilen parkı. New York’un Central Parkı ile birlikte dünyada en bilinen parklarından biridir. Bu arada bitişiğindeki Kensington Bahçeleri ile birleşince de Monaco Prensliği’nden daha büyük bir yüzölçümüne sahipmiş. Parkı daha rahat gezebilmek için her kapıda bisiklet kiralama noktaları var.

Sonra yine yan yana denilecek kadar yakın mesafedeki Green Park ile onun da bitişiğindeki St. James Park’ı da yavaş yavaş yürüyerek geçtik…

Covent Garden var sırada… Zamanında meyve-sebze pazarı olarak kurulmuş bir bölge. Günümüzde mağazalar, restoranlar var. İçerisinde alışveriş yapmak için ilginç ürünlerin satıldığı tezgahlar bulunur, Canlı müzik yapan sokak sanatçılarını dinlemek için de mola verin mutlaka.. Peki neler yedik içtik. Farklı lezzetlere açık olmayan ben ve 3 günlük gezide midesini bozmasını istemediğim Aysu için ben yanımıza evde hazırladığım havuçlu, cevizli kek ile poğaça almıştım. Bir de bağırsak düzeni bozulmasın diye Milupanın kavanoz mamalarından koydum yanımıza.  Kim demiş kavanoz mamaları bebekler içindir diye 🙂 Kahvaltımızı otelde yaptık. Akşam yemekleri için de Türkiye’den bildiğim zincir restoran tercih ettim 🙂