Bizim Evin Rutini

Merhaba, ben Çiğdem Mertan, Çalışan bir anneyim, büyüğü Temmuz’da 4 yaşını bitirecek, küçüğü henüz 6,5 aylık olan 2 tane kızım var. Bunu her dile getirişimde bir yöneticimin bana söylediği söz gelir aklıma ” Tek çocuk hiç çocuk, İki çocuk çok çocuk ” diye. Hakikaten bu ara akıl ve delilik çizgisindeki ince ayardayım bende 🙂 Doğum iznim bitti, tekrar çalışmaya başladım, büyük kızım kreşe başladı, küçük kızımın süt alerjisi var ve ben ona göre bir diyet yapıyorum. Bu arada iki işte birden çalışıyorum. Bilişim sektöründe kurumsal bir firmada 10 yılı aşkın bir süredir çalışıyorum, ürün yöneticisiyim, aynı zamanda yaklaşık 2,5 senedir de büyük bir aşkla sipariş üzerine butik pasta tasarlıyorum
@cakesmakess

Benim rutinim şöyle, sabahları kalkıyorum, küçüğü emzirip anneanneye bırakıyorum, sonra hızlıca hazırlanmam gerek, sabah ve öğlen yiyeceklerimi yanımda taşıyorum. Çünkü bebeğimi emziriyorum, süt alerjisi olduğu için ve beslenmesinin büyük kısmını hala anne sütü oluşturduğu için ona uygun diyeti ben yapıyorum ( daha sonra bu konuda neler yaşadığımı detaylıca anlatacağım tabi size ) İşe geliyorum, küçük kızım anneannede emin ellerde ama gün içinde 1-2 haberleşiyoruz, ne yedi ne içti, uykusu nasıldı, keyfi nasıl gibi rutin konuşmalar. Günde 2 kere minnak için işyerinde süt sağıyorum ( ne mekanik bir işlem, offf hiç sevmiyorum ama sevilesi hale getirmek için son zamanlarda telefonumdan kızımın videolarını izliyorum çok ilginç belki de psikolojik ama sütüm artıyormuş gibi geliyor, sanki küçük kuzu yanımdaymış gibi )

Bütün yenilikler üstüste olmalıydı. Benim işe başlayışım, kızımın kreşe başlaması, yaklaşık 1 ay oldu, hala servise binmek istemiyorum, okula gitmek istemiyorum gibi yüz cümle kuruyor, tabi bende 100 cevap veriyorum. ” Ama Selinciğim gitmen lazım, herkes okula gider, bende gittim, okul çok eğlencelidir, bak bir sürü arkadaşın var, çok şey öğreniyorsunuz ….vs kendimce ikna edici cümleler, peki ikna oluyor mu? Bazen evet bazen hayır ama neticede ne napıyoruz, tabi ki okulumuza gidiyoruz.

Mutsuz mu okulda ? Hayır hiç değil, okulu, öğretmenlerini, arkadaşlarını çok seviyor. Babası Selin’i servise bindiriyor, servisten alıyor, eve geldiğinde her gün banyosunu yaptırıyor, evde bir minnak var okulun mikroplarından iyice arınalım değil mi ? Şart değil tabi her gün banyo, elini yüzünü yıkasada olur ama su ile oynamayı çok seviyor. Açıkçası biraz da oyalama metodu bizim için, her gün aksatmadan yıkamaya çalışıyoruz. Hem ne demiş büyükler çocuk suyla büyür değil mi ? Sonra tabi okulda ne yemiş ne yememiş bilinmez ama sorsak menüsündeki herşeyi tatmış yemiş ( bir yandan da açlıktan ölüyor ) Ve harika cümlesi geliyor peşinden ” Babaaaa, bana göre birşey var mı ? ” Evet abur cubur istiyor. Siz ne kadar uzak tutabildiniz çocuğunuzu, bizim ki 2,5 yaşına kadar yemedi, yedirtmemeye gayret ettik, şimdi bakkal, market alışverişlerinde kendine gofretler, yemediği ama yiyeceğini iddia ettiği cicili bicili ambalajlı bir sürü şey ister oldu. Alıyor muyuz ? Bir bilemediniz 2 hakkı var, hemen annemin sihirli cümlesi geliyor aklıma
” Paramız bu kadarına yetiyor anneciğim ” Sonrasında susuyor ( tabi şimdilik ) Biz de böyle büyümedik mi?
Bu arada yemek konusuda ayrı bir kabus bizim evde özelliklede sabah kahvaltısı yapmıyor, yaptıramıyorum! Müthiş önyargılı, peynir, zeytin, bal, reçel yemiyor. Ne mi yiyor? Sadece tost, diğerlerini tatmış daha önce hiç sevmemiş. Ne zaman tattın, ne zaman sevmedin, kaç yıllık ömrün var ki senin, ne var azıcık ucundan baksan, yok mümkün değil.
Sabah sorsan ne yemek istersin ” Mantı ” ; öğlen sana ne yapayım anneciğim ” Mantı “; akşam ne yemek istersin güzel kızım ” Mantı ” ..Aaaa ne kadar değişik, tabi vakit bol, anne mantıda açar, böreklerde 🙂 Napıyoruz ellerine sağlık teyzelerimiz bizim için açmış, yapmış biz satın alıyoruz, yapıp yediriyoruz sıklıkla ama tabi sabah değil 🙂

Nerde kalmıştık, evet babası banyodan sonra yemek yediriyor kızımıza ( genellikle tost, çünkü tostta bir yemek değil mi? Biri bana öyle desin ne olur 🙂 Sonra azıcık oyun yada TV izliyorlar ve sonrasında ben eve gidiyorum, hemen Selin’le kucaklaşma ( öncelik her daim O’nun, bu aralar kardeşten dolayı çok hassas, kıskanmasın diye ) öpüşüp, koklaşıyoruz. Tabi arkada Nil’in çırpınışlarına daha fazla dayanamıyorum, artık kardeşiyle ilgilenmem gerektiğini söyleyerek hemen Nil’le kendimizi odaya kapatıyoruz. Emziriyorum, zaten hemencecik sızıyor, uyku saati benim eve varış saatime göre biraz sarktığı için azıcık huysuz oluyor henüz alışamadı bu düzene. Ne olur İstanbul’da yaşayan çalışan annelere biri acısın ve çalışma saatlerini değiştirsin, sabah 07:00 de evden çıkıyorum, akşam 19:00 da eve varıyorum. Ve ben nispeten şanslılardan biriyim, birde köptü geçenler var yada şehrin merkezinde çalışıp İstanbul dışına çok yakın oturanlar var. Allah yardımcınız olsun ne deyim.
Ve Nil uyudu, en azından şimdilik. Yemek zamanı geldi değil mi? Ha ha ne komiksin Çiğdem! Selin kaldığı yerden başlıyor, hadi anne oyun oynayalım, oysa ki ben çok ama çok açtım yemek yemem gerekiyordu benim de, şöyle sıcak bir çorba ( sıcak bir çay, çorba içmeyeli ne kadar olmuştu, tamam tamam azıcık abartıyorum, evde olmasada işyerinde sıcak birşeyler yemeye vaktim var )
Sofrayı kuruyoruz, bu arada yardımcımız yok bizim, annem en büyük destekçim ( varlığı ayakta kalma sebebim, bir çoğumuzun annesi gibi ) Selin’i tekrar ikna çabası ” Hadi annecim yemek yiyelim, sonra oyun oynayacağız ” desemde azıcık mızmız ama çaresiz kabul ediyor çünkü bakışlarımdaki kararlılığı hemen seziyor, hızlıca yemek yiyoruz, çünkü içerden her an bir ağlama sesi gelebilir ve ben soluğu tekrar Nil’in yanında alabilirim. Yemeğimi eğer Nil uyanmadan yediysem ( ki bu büyük başarı ) sofrayı toplayıp hemen Selin’le oyun oynuyoruz ( vakit dar, Selin’in de uyku saati geliyor ) şanslıysak yine Nil ağlamadan biraz oyun oynamış oluyoruz ( ama bunu çok başaramadık henüz ) Sonrasında Selin’i uyutuyorum, sonra asıl mesai başlıyor benim için, sabah ve öğlen yiyeceklerimi hazırlıyorum. Süt sağma aparatlarımı dezenfekte ediyorum. Bu işler tamamsa e hadi pastamızı hazırlamaya başlayalım keki pişirelim, ganache yapalım, şeker hamurları ile figürler çalışalım, biraz da benim terapiye ihtiyacım var değil mi?

Sevgilerimle,
Çiğdem MERTAN