Bu hafta, yaşadıkları toplumların kaderini değiştirmiş kadınların hayatlarından örnekler vermeye devam ediyoruz.
Bu araştırmayı okurken birçok bilmediğim şey öğrendim. Mesela bir önceki yazıda yazdığım, Japonya gibi kadının görevlerinin geleneklerle belirlendiği bir ülkede, 1911 yılında bir kadın dergisi çıkartarak kadın haklarını savunma cesareti gösteren Raicho Hiratsuka’nın hayatını okumak, bana daha iyi ve yaratıcı işler yapmam gerektiği konusunda ilham verdi.Günümüzde kadınların medyada temsil oranının yüzde 25 olduğunu ve bunların sadece yüzde 27’sinin yönetici pozisyonunda çalıştığını duyduğumda ise önce biraz moralim bozuldu ama sonra mesleğime dört elle sarılmam gerektiği konusundaki motivasyonum arttı.
“Women’s Footprints in History” (Tarihte Kadınların Ayak İzleri) araştırmasını okuyan her çalışan kadının, kendi mesleğinin öncüsüyle tanışmasını, onlarca hatta yüzlerce yıl önce yaşamış olanlarından bile yeni bir şeyler öğrenmesini ve mesleklerine daha büyük bir aşkla sahip çıkmasını tüm kalbimle diliyorum. İyi haftalar.
1951, İngiltere, Rosalind Franklin: İngiliz kimyager Franklin, X ışınlarının kırılımından faydalanarak, DNA’nın çift sarmal yapısının keşfedilmesinde öncü oldu. Ayrıca kendi keşfettiği cihazla, X ışınlarına 100 saatten fazla maruz kalmanın yarattığı hasarı fotoğrafla kanıtlayan ilk kişidir.
Günümüzde; Sadece yüzde 30 oranında kadın, doğal bilimler, mühendislik, medikal ve sağlık bilimi, zirai bilim, sosyal bilimler ve teknoloji alanlarında çalışmaktadır.
1960, Guatemala, Rigoberta Menchu: Nobel Ödülü’nü alan ilk yerli olan Menchu, sosyal adalet, etnik ve kültürel barış, Guatemala İç Savaşı (1960-1996) sırasında yerlilerin hakları gibi konularda mücadele verdi. 2006’da Nobel Kadın İnisiyatifi’nin kurucularından oldu ve kadınların barış, adalet ve eşitlik için mücadele edebileceği bir platform yarattı.
Günümüzde; Kadınların savaşları bitirecek gücü olduğunu biliyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki, son 15 yılda kadınların katılabildiği müzakere ortamlarında, barış yüzde 35 oranında artıyor. Ancak maalesef barış masasında, kadınların sayısı hala bir hayli eksik.
1973, Amerika, Billie Jean King: Dünya şampiyonu ve aktivist Billie Jean King, 1973 Amerika Açık Tenis Şampiyonası’nı erkeklerle eşit para ödülü verilmediği gerekçesiyle boykot etti. Boykot kabul gördü ve Amerika Açık Tenis Şampiyonası dünyanın kadın ve erkeklere eşit para ödülü verilen ilk turnuvası oldu.
Günümüzde; King’in tüm gayretine rağmen, dünyada her alanda hala para eşitsizliği devam ediyor. Kadınlar aynı iş gücünü harcadıkları halde, erkeklerden yüzde 24 oranında daha az para kazanıyor.
1992, Botsvana, Unity Dow: Dow, 1992’de yabancılarla evlenen kadınların çocuklarına kendi ülkelerinin vatandaşlığının verilmesi konusunda açtığı davayı kazandı ve bu dava tüm dünyada emsal teşkil etti. Daha sonra Botsvana’nın ilk kadın hakimi olarak, evlerinden sürülen Botsvana San halkının atalarından kalma evlerine tekrar yerleştirilmesini sağladı ve bu başarısıyla uluslararası hukuk alanında dünyaca tanındı.
Günümüzde; İş vatandaşlığa gelince hala gelişmesi gereken birçok konu var. 60’dan fazla ülkede yabancı erkeklerle evli kadınların, doğdukları ülkenin vatandaşlığını koruma veya geri kazanma hakkı yok.
1990’lar, Hindistan, Vandana Shiva: Çevreci olan Shiva, 1991 yılında yerel tohumlar ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını ve bu konularda çiftçilerin eğitilmesini amaçlayan Navdanya’yı kurdu. Navdanya altında kadınların ekoloji öğrenerek, kadın işi gücünün topluma kazandırılması için bir program başlattı. 2000 yılında biyolojik çeşitliliğin çok uluslu biyogenetik şirketleri tarafından tahakküm altına alınmasına karşı yazdığı “Çalınmış Hasat” isimli kitabıyla uluslararası fenomene dönüştü.
Günümüzde; Sürdürülebilir kalkınma, kadın istihdamı açısından kilit öneme sahip. Bugün arazi sahibi kadın çifçilerin oranı yüzde 20 bile değil. Tarla sahibi olmak isteyen kadınlara kredi verilmemesinin önünde yatan engel cinsel eşitsizlik.
2016, Zimbabve, Loveness Mudzuru & Ruvimbo Tsopodzi; 16 yaşında evlendirilen ve iki çocuk gelin olan Mudzuru ve Tsopodz,i Zimbabve Mahkemesi’nde, hükümete karşı açtıkları davada 18 yaşından önce hiçbir kızın evlendirilmemesini istedi ve bunun çocuk istismarı olduğunu savundu. 20 Ocak 2016 itibariyle davayı kazandılar. Mahkeme gelenekler dahilinde olsa bile ülkede hiç kimsenin 18 yaşından önce evlenemeyeceğine hükmetti.
Günümüzde; Bugün tüm dünyada kendi istekleri dışında evlendirilmiş, 700 milyondan fazla çocuk gelin (18 yaşından küçük) var. Bu 700 milyonun, 250 milyonu ise 15 yaşından önce evlenmektedir.
Tüm yazılar için, tıklayın.