Annelik bu kadar kutsalken, emzirme anne-bebek bağlanması açısından bu kadar kıymetli, anne sütü bebek için bu kadar özel tasarlanmış ve doğalken… Biz emzirmenin normalliğine ilişkin duygularımızı nerede kaybettik…
Nerede aradan memeyi gördük de emzirmenin doğal mahremiyetini deldi gözlerimiz…
Hangi zihin kalıba soktu, insanoğlunun varlığından beri tarlada, ormanda, su kenarında olan emzirmeyi de, dört duvarın arasına sıkıştık… İlk hangi ağızdan çıktı, emziren anne “muhteşem anne”, emziremeyen anne “ tüüü kaka”. Kim deme cürretinde bulundu elinde hiç bir dayanak olmadan, “senin sütün yetmiyor!” cümleleri ile bin bir emekle emziren anneyi… Kim inandı sadece ev hanımı emzirir, doktor emziremez, avukat istemez, mankenin aklına bile gelmez, sanatçı vakit ayırmaz…
Kadının karşısında hangi medya malzemesi yaptı; kadın bedenine ait olan doğal olan doğumunu ve emzirmesini… Kim prim yapacağını zannetti “doğuran doğuramayan, emziren- emziremeyen” diye ayırınca…
Ve olan bebeği ile emzirmenin gayrı meşru kalıpları içinde sıkışan anneye oldu!
Emzirme nasıl bir kesime aitmiş gibi düşünülebilir ki; sen emziriyorken, sanatçı Gülben emzirmesin, neden komşu Fatma emziriyorken manken miranda emzirmesin, neden sizin gelin Semra emziriyorken İngiltere kraliyet gelini Kate emzirmesin… Normaliz yani! Tüm memeliler gibi…
Ayy dur emzirme adı altında mememi görsünler de ağır tahrik yaratayım gibi hastalıklı düşünce annede olur mu? Bebek acıkıp ağladığında, nerede olduğunu – önlük takıp takmadığının bile farkında değil ki anne bir an önce doyurma telaşından! Ağlama çığlıkları ile annesi daha çok dikkat çeker, emzirmesi ile değil inanın… Açken nasıl olduğunu bir düşünsene!
Tam emzirme önlüğünü takarsın, o minicik eller açar o örtüleri! Durmaz içinde, göz göze olmak ister, yer yanı görmek ister, her sesin nereden geldiğini takip etmek ister… Anne kapatmaya çalışır, isyan-kargaşa ve ememeyen bebek stres altında ki anne! Nereden bilsin bebek yaptığının ayıp(!) olduğunu.
Özellikle emzirme odası olduğu için mekân tercih edersin, oh rahatla emzireceğim dersin… Havasız, pis, bir tek anneye ve bebeğine yer olan izbe bir köşe… Üzülürsün bu kadar mı değer veriliyor diye, bir bakarsın emzirmede kuyruk, bekler mi aç bebek? Beklemez! En müsait yerde çıkartırsın memeni emzirirsin bebeğini… Normal olana odaklanırsın, bebeğini beslemeye.
Daha çok konuşulmak için kutuplaştırmaktan zevk alan köşe yazarı kalemleri… Yapmayın! Dikkatinizi çekin emzirmemizden doğum şeklimizden… Normal olandan! Daha çok gündemde kalabilmek için dokunmayın… Biraz yukarıya atmosfere bakın ne kadar kirli, buzullara bakın nasıl eriyor, kadınlarımıza bakın nasıl şiddet altında- nasıl kolayca canlarından oluyor…
Emziremeyen annelere bakış açımızın sertliği, emzirmeden hoşlanmamış anneleri dışlamak… Nedeni dinlemeye bile tahammül gösterememek… Bu duygularda insana ait değil mi? Onları bu sürece iten anormal durumları çözebilmek için katkımız nedir peki? Normal olan bu değil mi?
Bir bayram sabahı, her yer dolu olan evde; beni emzirme önlüğü ile gören babaannem şaşkınlıkla yanıma yaklaştı, “ bu nedir? Neden kullanıyorsun?” dedi. Anlattım! “Ben altı çocuğumu da emzirdim ortalama 4 yaşına kadar hiç birinde de bundan kullanmadım. Tarlada çalıştım, çobanla hayvan bakmaya gittim sırtımda bebeğim kullanmadım, çünkü kimse bakarak rahatsız etme gafletinde bulunmadı, evet gereken mahremiyeti gösterdik! Emzirdiğimizi unutmadık!” şimdi ki ortamı düşününce ne kadar da ütopik geldi ne kadar da ne varsa eskilerde var dedirtti… Şimdi sen bu satırları okurken normalize et emzirmeyi kafanda! Emzirmeye farklı anlamlar yükleme! Normalize edebilmesi için diğer akılların da sen de destek ol…
Her anne bebeği için kendi için en iyisini ister, işte emzirebilmek de onlardan biri…
Sevgiler,
Pınar MALLI